Burası Sol sütunun devamı......... aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa

biccodogs.tr.gg

papağan türleri

Sultan Papağanı

Sultan Papağanı

Tarihçe:

Sultanlar Avustralya kökenli bir tür olup kakadu familyasından gelmektedirler. Sultan ismi daha doğrusu Latincede söylenen asıl ismi olan Nymphicus Hollandicus nereden gelmektedir. Yunanca kökenli olan kelime “Nymphe” nin anlamı “gelin, genç kız” demektir. Nymphe Yunanlılarda “alt sınıf tanrısı” olmakla beraber, genelde Zeus’un kızı olarak ve zamanının çoğunu şarkılarla, danslarla eğlenerek geçirip, böylece uzun ömürlü ve daima genç kalan bir varlığı temsil ederdi.

 

Nympheler Yunan tanrılarına eşlik edip refah ve bolluk dağıtırken, bu aynı derecede oyuncu müzikal ve bereketli kuşların da, Nypheler’e eşlik ettiği söylenir. Odysseus’un, Calypso adlı Nmphe’yi ilk gördüğünde de, kafasının üstünde böyle kendisiyle uyum içinde, güzel bir kuş vardı. Belki de bu özellikler ve sorgucu (ibik) bu kuşları, baştan çıkarıcı bu Nymphlerin eşlikçisi yapandı. Bu ismin verilmesine sebep olandı.
Sanırız sultanlara ismini veren bilim adamı “Wagler” de bundan etkilenmişti. İsimdeki 2. eklenti kısmı olan “hollandicus” la ise anavatanı belirtiliyor. Çünkü diğer kontinentlerden ayrılan Avustralya’yı 1606 yılında ilk keşfedenlerden birisi, bir Hollandalı olan Willem Jansz’tı. O, bugünkü Avustralya’ya o zaman “Yeni Hollanda” adını vermişti.
Ancak 1788 yılında sultanlar “Gmellin” sayesinde bilimsel isimlerine, yani “Psittacus Novaehollandiae” sahip oldular. 1792 de ise “Kerr” bu türe “Psittacus Hollandicus” adını verdikten sonra ”Wagler” buna ek olarak 1832 de “Nymphicus Hollandicus” tanımını yaptı.
O zaman tek renkleri vardı: gri dişiler ve gri kafası, sarı ve yanaklarında koyu kırmızı lekeleri olan erkekleri…
19 y.y. ortalarında Avustralya ya Avrupa tarafından göçler başladığında, ilk sultanlar da deniz yoluyla Avrupa’ya getirilmeye başlandı. Yabani yakalanmış olmalarına rağmen çok hızlı biçimde iklime uyum sağlayıp üremeye de başladılar. Avustralya’nın çok değişken bir iklimi olduğunu düşünürsek,(gece/gündüz arasında 40 C’ye varan ısı değişimleri olmakta), bekli de bu üretimlerinde Avrupa’da olan daha sabit ısı düzeylerine uyumu kolaylaştırmıştır diyebiliriz.
Bilim adamları uzun yıllar sultanları hangi gruba koyacakları konusunda kendi aralarında ayrıma düşmüşlerdir. Cacatuidae mi yoksa Platiceridae mı sorusu uzun süre kafaları meşgul etmiştir. Çünkü sultanlar her iki gruba da ait özellikleri göstermekteydiler.
Şimdilerde ise, sultanlar artık sadece tek bir cins kakadu familyasına bağlı olan kendilerine ait bir alt sınıfta değerlendirilmektedirler. G.A.Smith (The Encyclopedia of Cockatiels) sultanları, eskiden bakiye kalan ve kakadularla papağanlar arasında köprüyü oluşturan bir tür olarak görmektedir.

Senegal Papağanı

Senegal Papağanı

Genel tanım:

Ebat : Yaklaşık 23 cm dir.
Ortalama yaşam süreleri 25 yıldır.
Ana renkleri yeşil olan bu papağan cinsinde, diğer renkler olan siyah,sarımsı,beyaz,eflatun ve yeşil-siyah birbirinde net hatlarla ayrılırlar. Dişi ve erkek ayrımı çıplak gözle çok zor yapılır. Göğüs tüyleri dişi ve erkekte farklı ise de, güvenilir bir yöntem değildir.

 

Gagaları siyah/gri tondadır. Göz renkleri kırmızımsı bir tondadır ve ayakları gri renktedir. Göz etraflarında beyaz bir çerçeve (göz halkası) vardır.Genç kuşları erişkinlerden ayıran en belirgin özellik karın bölgesinde ki tüylerin beyazdan çok sarımsı bir tonda olmasıdır.

Alt türleri : 9 alt türü vardır. En bilinenleri;

- P.m. melanocephala
- P.m. pallida

Yaşam alanları:

Güney-Amerika bölgesi diye geçer. Güneydoğu Kolombiya üzerinden Brezilya ve Guyana’ya doğru dağılmışlardır.
Doğal ortamda kuluçka dönemi dışında olan zamanlarda yüksek ağaç tepelerinde yaklaşık 30 çiften oluşan küçük guruplar halinde yaşarlar ve zaten tüm ihtiyaçlarını da oradan giderirler. Ağaç tepelerinde yemişler,meyveler ve tohumlar ile beslenir. Tehlike anında ise güçlü bir sesleri vardır ve bununla sürünün diğer elemanlarına alarm verirler. Çok ürkektirler ve en ufak bir tehlikede bu yüksek ve tiz sesleri ile bağırarak kaçarlar. Yuvaları yüksek ağaç kovuklarında yapılır.

Evcil olarak bakımı:

Bu türler iyi birer uçucu olmasa bile yinede kafes dışında geniş alana ihtiyaç duyarlar. Zira gün içinde çok sakin duran kuşlar değildirler, hareket şekli itibari ile de lorilere çok benzerler. Bu nedenle bakımları için en uygunu kendi türüne ayrılmış en az 2m x 1m ebatlarında salmalarda bakılmasıdır.Tür olarak şaklabanlık yapmayı ve ortalığı karıştırmayı severler. Bu yüzden elden yem verirken şaka için bile olsa elinizi kuvvetlice çimdiklemesi ihtimali hep vardır. Bu tür davranışları gördüğünüzde şaşırmayın. En kötü yönleri aşırı tiz sesleridir ama bir aradayken birbirleri ile diyaloglarında ki bu değişik tonları dinlemek gayet ilginç olabilir. Genel kanıya göre en ilginç ve sevimli papağan cinsi olarak tarif edilirler. Bir eşin yanına asla tek bir erkek veya dişi koymamak gerekir. Zira bu durumda ortaya çıkan kavgalar ölümle sonuçlanacak boyutta olacaktır. Bu türde dikkati çeken bir özellikte aradaki sosyal hiyerarşi çok düzenli işler ve her ufak gurubu daima bir erkek kuş yönetir.

Evcil olarak üretimleri:

Koyarsanız doğal ağaç kütüklerinde yuvalık yaparlar ama klasik kare formunda yuvalıklarda da yumurta veriyorlar. Yuva içini ağaç kabuklar ile donatırlar. Ama bu türü üretmek bazen yıllar sürebilir. Çünkü erişkin kuşlar bu aşamaya ancak 3 yaşında gelmektedir. Genel üretim konusunda çok az bilgi mevcuttur.
2-4 arası yumurta yaparlar. Kuluçkalarının 25 – 26 gün sürer ve 70 gün sonunda da ebeveynlerinden bağımsız hale gelirler. Eşleşme dönemi o ocak/ şubat dönemleridir.

Beslenme (evcil bakımda):

Çok çeşitli ve değişen bir besin planı ihtiyacı hissederler. Yemlerinin %60 ı çeşitli mevsimde olan bütün meyvelerden oluşacak şekil de ve mümkünse ufak parçalar halinde kesilip meyve kokteyli gibi sunulmuş olarak verilmelidir. Zira parça olarak verilen meyveleri alıp 2-3 ısırıktan sonra atacaklardır. Havuç ve mısırları ise bütün olarak kafese asmak yemeleri için en iyi yöntemdir. Gaga taşı vb şeyleri hiç dikkate almayacakları için bu tip gıdaları haftada birer kere yemlerine karıştırmak en iyi formül olacaktır.
Yemlemedeki %40 lik oran da bilinen diğer papağanlara verilen tohumlardır. Çok kemirgen bir tür olduğu için ve yaşam alanı da dikkate alınırsa ağaç dallarını ikram ederken yaprakları ile beraber vermek gerekir ki zaten bunları gayet güzel bir şekilde parçalarlar en son çıplak dallar kalan kadarda kemirirler.

Rosella Papağanı

Rosella Papağanı

Genel bilgiler:

Avustralya kökenli olan rosellalar, papağanlar arasında yaygın olarak beslenilen bir türdür. Çok önceleri muhabbet kuşları da rossela ailesinden sayılıyordu fakat yıllar içinde yapılan araştırmalar muhabbet kuşlarını bu guruptan ayırdı ve kendi başına bir aile olarak ele aldı.
Genel isimleri bizde ve İngilizce de rosella diye geçen bu papağan gurubunun kendisi her ne kadar ufak olsa da aslında içerdiği sayı küçümsenmeyecek kadar fazla.

 

Bilim adamları uzun süre bu gurup ile ilgili tereddüt de kalmış, fikir ayrılıkları yaşamıştır. Son araştırmaların neticesinde bu guruba ait kabul edilen systematize kısaca şu şekildedir.

Sınıf: Kuşlar-papağanlar (Psittaciformes)
Aile: Platycercidae

Alt türleri
• Platycercinae
• Neopheminae
• Lathaminae
Bizim bu bölümde işleyeceğimiz sadece bu sınıfın alt ailesine giren Platycercinae ailesi. 8 türden ve yine bunlara bağlı 25 adet alt türden oluşur. Ben bu türleri ve alt türleri burada kısaca sadece isimleri ile verip geçeceğim, zira bizim konumuza ait olan bu alt aile içinde mevcut türlerden sadece Platycercus türü ve ona bağlı alt türler, yani gerçek rosellalar diye bilinen gurup.

Platycercinae türleri:

- Barnardius

Alt türleri:

Barnardius barnardi
Barnardius zonarius

-Cyanoramphus

Alt türleri:

*Cyanoramphus auriceps
*Cyanoramphus novaezelandiae
*Cyanoramphus unicolor

- Eunymphicus

Alt türleri:

Eunymphicus cornutus

- Layardiella

Bilinen bir alt türü yoktur.

- Platycercus

Alt türleri:

Platycercus adeleidae
Platycercus adscitus
Platycercus caledonicus
Platycercus elegans
Platycercus eximius
Platycercus flaveolus
Platycercus icterotis
Platycercus venustus

- Prosopeia

Alt türleri:

Prosopeia personata
Prosopeia splendens
Prosopeia tabuensis

- Psephotus

Alt türleri:

Psephotus chrysopterygius
Psephotus dissimilis
Psephotus haematogaster
Psephotus haematonotus
Psephotus pulcherrimus (bu türün nesli tükenmiş olduğu düşünülüyor)
Psephotus varius -

- Purpureicephalus

Alt türleri:

Purpureicephalus spurius

Rosella türünün ortak özelliği sayılan en belirgin yönleri; sırt kısımda ki siyah, siyah-kahve tüylerinde olan sarı, yeşil veya kırmızı ya da tersi pullu renk dağılımıdır. Aynı şekilde yine yanaklarında beyaz, sarı veya mavi renkte ki yanak benleri de bu türe ait bir ortak özelliktir. Birde bu tür, kuyruk tüylerini, eşleşme döneminde yelpaze gibi açıp sağa solla sallamasıyla da bilinir. Basamaklı ve en uzunu 4 adet, eşit boyda tüyden oluşan uzun kuyrukları uç kısmına doğru normalde olduğu gibi daralmaz o şekilde geniş kalır. Yaklaşık 26–38 arasında değişen boylar da olduklarından, orta boy papağanlar gurubuna girerler. Çoğunlukla büyük guruplar halinde bir arada yaşamayı sevseler de içlerinden bazı türlerin eşli ve daha ufak guruplar halinde yaşadığı bilinir. Bu türe giren tüm papağanlar yemlerini yerde dolaşarak, eşelenerek temin ederler. Bir hayli uzun olan bacak kısımları onlara yerde yem arayışı sırasında yaptıkları yürüyüşleri epeyi kolaylaştırmaktadır. Ayrıca üst gagalarında göze çarpıcı şekilde bir kerte (çentik) vardır.

Kısa tarihçesi:

18 y.y. ortalarında Platycercus türleri Avrupa’ya getirildi ve ilk başta İngiltere (Londra) da bazı egzotik bahçelerde daha sonrasında ise kişisel salmalarda başarıyla üretilmişlerdir. Mükemmel renk armonileri ve rahatsızlık vermeyen sesleri ile kısa süre içinde birçok papağan sever hayran kitlesi tarafından kabul görmüş bir türdür. Yılın tüm zamanı don tehlikesine karşı hazırlanmış ayrı bir bölme ile açık salmalarda kolayca barındırabiliyorlardı. Sadece eşleşme döneminde oluşabilecek saldırgan davranışları önlemek adına çift bazında ayrılmaları üretimleri için yeterli oluyordu. Zaten doğal yaşam alanlarında da eşleşme dönemlerinde sürüden ayrı çift olarak yaşarlar.

Yaşam alanları:

Avustralya kıtasına geniş şekilde dağılmış olan rosellaların yaşam alanları, açık ve kurak savanlardan, batıdaki kıyı ormanlarına, kuzeydeki mangrovormanlarına değişken bölgelerdedir. Bazı türlerinde şehir kesimlerinde parkları ve bahçeleri yaşam alanı olarak belirlediği bilinmektedir.

Türlerin kısaca barındıkları doğal yaşam alanları şu şekilde sıralanabilir:

Platycercus eximius: Avustralya, Güneyde Yeni Güney Galler, Victoria ve güneybatı ya doğru Güney-Avustralya
Platycercus elegans: Doğu ve güney Avustralya’nın kıyı kesimleri
Platycercus flaveolus: Avustralya, güneyde Yeni Güney Galler
Platycercus icterotis: Güneybatı Avustralya
Platycercus adeleidae: Güney-Avustralya ve Adeleidae şehri
Platycercus venustus: Avustralya, kuzey Kimberly çevresi ve kuzey toprakları
Platycercus caledonicus: Tazmanya ve çevre adaları, özellikle de kuzey ve kuzey-doğu kısımlarına doğru yaygındırlar.
Platycercus adscitus: Avustralya, Queensland ve kuzey Yeni Güney Galler

Doğal ortamlarında beslenme şekilleri:

Bu türe giren tüm papağanlar yemlerini yerde dolaşarak, eşelenerek temin ederler. Step ve bozkırlarda bazen de ormanlık bölgelerde yemlenirler. Çim tohumları, yemişler, meyveler (özelliklede elma çok severler), çiçek ve çiçek tohumları, nektar, sebzemsi bitkiler, ağaç (özellikle de okaliptüs ve akasya) ve çalı tohumları, goncaları ve böcek larvaları yediklerinin başında gelenlerdir. Özellikle de günlük yem ihtiyaçlarının nerdeyse %50 ye varan bir oranının böcek larvalarından oluştuğu yapılan araştırmalar sonucu tespit edilmiştir.

Doğal yaşamda davranış şekilleri:

Rosellalar gayet hareketli, enerjik papağanlardır. Günün çoğunu yerlerde yem arayarak geçirip uzun yollar kat ederler. Çevre koşullarına ve iklim koşularına karşıda dayanıklı bir yapıya sahiptirler. Aşırı olmadığı sürece karlı havada bile dışarıda rahatça yaşamlarını idame ettirebilirler. Genellikle üreme dönemi dışında diğer türlerle huzur içinde bir arada yaşadıkları gözlemlenmiştir. Kendi familyası dışında, ama aynı familyada veya alt familyada olan türdeşleri ile eşleşme döneminde bir araya geldiği sıkça görülür. Türlerin kesinleştirilip belirlenmesi açısından her ne kadar araştırmacıları yoran bir konu olsa da bu maalesef önlenemeyen bir olaydır. Meyve yemeyi sevdiklerinden çevrede bulunan meyve bahçelerini sıkça ziyaret edip hasar verirler buda avlanmalarına neden olur. Zaten bu gün içinde sadece isim olarak bulunan bazı türlerin neslinin tükenmesinde bu konuda etkin rol oynayan faktörlerdendir. Zaman içinde gelişen zivilizasyon çalışmaları maalesef onlarında yaşam alanlarını daraltmıştır.

Doğal ortamda üremeleri:

Her türün aslında bir birinden ayrılan bazı üreme özellikleri mevcuttur fakat burada hepsini tek-tek ele almak zor olacağı için genel anlamda bu konuda şunu belirtebiliriz. Sene içinde birkaç kez kuluçkaya girip birçok yavruyu sağlıklı şekilde yetiştiren türlerdirler. Yuvalarını çoğunlukla ağaçların kovuk ve oyuklarında yaparlar.
Genelde kuluçkaları 2–9 arası yumurtadan oluşur ve kuluçka süreleri de ortalama olarak 3 hafta sürer. Yavrular yumurtadan çıktıklarında ise yaklaşık 5 hafta ebeveynleri tarafından beslenip yuvadan ayrılırlar.
Üreme döneminde genel olarak saldırgan oldukları ve eşleriyle ağaç kovuklarında yaptıklar, yuvalarında, başka papağan guruplarından ayrı yaşadıkları gözlemlenmiştir. Yine bu dönemde çifti huzursuz eden bir müdahale olduğunda çetin kavgaların yaşandığı da veriler arasındadır.

Evcil olarak bakımları:

Rosella alacak kişilere yapılması gereken ilk tavsiye aldıkları evcillerini önce hemen parazit bakımından geçirmeleri olacaktır. Rosellalar yerde yemlenen türler olduklarından bunlarda sıkça iç parazit gelişir ve bu da önlem alınması gereken önemli bir durumdur.
Rosellalar arasında insanlar tarafından yaygın şekilde benimsenmiş 4–5 tür mevcuttur. Muhteşem görünüşlü göz alıcı renklerinden ötürü de sevilen papağanlar arasındadırlar. Diğer papağanlarla kıyaslandıklarında rahatsız edici bir sesleri de yoktur zaten bu da tercih edilmelerinin nedenlerinden birisidir. İyi bakıldıklarında da kafes ortamında 15–20 yıl yaşam süreleri vardır. Fakat önemle belirtmek gereken konu rosellaların eğitilebilirliklerinin çok düşük olmasıdır. Genelde eğitime yatkın türler değildirler ve kendi başlarına bırakılmayı severler. Kendileri içinde diğer türlerde alışmış olduğumuz eşlerin bir birini kaşıması ve tüylerini temizlemesi bunlarda görülen bir davranış değildir. Bu durumda zaten alışmalarında ki zorluk faktörlerinden bir tanesi olarak bilinir. Birlikte yaşadıkları kişilere alışmaları hem zor hem de çok uzun bir süreç ister. Karşılarına gelen her yeniliğe veya yeni şahsa karşı ürkek ve güvensiz bir tavır sergilerler. Başta da belirttiğimiz gibi çok hareketli bir tür olduğu için bunları piyasa da satılan mevcut kafeslerde barındırmak onlara işkence yapmak anlamında olacaktır. Deyim yerindeyse “kaplana kafese tıkamak” diye açıklanabilir bu durum. Gün içinde kısa dinlenme süreleri dışında sürekli bir hareket içinde olmayı severler ve kemirme güdüleri fazlasıyla gelişmiştir. Bu nedenle de barınakları içinde klasik tünekler yerine mutlaka, değişik şekillerde, üzerinden atlayıp tırmanabileceği ve rahatça kemirebileceği dallar olmalı. Mümkünse alanları da bir hayli geniş tutulmalı bunun için eğer rosella besleme kararı içindeyseniz kafes yerine daha geniş bir alan sunan oda tipi bir salmayı mutlaka tercih edin. İklim koşullarına karşın dayanıklı oldukları için, mevcut ikliminizde don tehlikesi varsa, buna önlem olsun diye ufak bir sığınma odası bulunan dış salmalarda da çok rahat üretip besleyebileceğiniz bir türdür. Dış salma yapmaya karar verdiğinizde dikkat etmeniz gereken tek konu üretim döneminde eşleri birbirinden sorun çıkarmayacak şekilde ayırabilecek salma modelinizin olması. Rosellalarınız dış salmalarda barındırılacaksa sene içinde en az 2 kere mutlaka iç parazit ilaçlaması yapmanız sağlık açısından önemlidir.
Rosellalar; beslenme şekilleri olarak sultan papağanı türündeki orta papağanlarla aynıdırlar. Bunları da beslerken piyasada satılan hazır orta papağan gurubu yemlerinden alabilirsiniz. Fakat bunun yanı sıra rosellanıza başta elma olmak üzere mutlaka meyve ve çimlenmiş tohumda vermeniz gerekir. Ayrıca yemlenme şekilleri gereği, doğal ortamlarında gün içinde yaklaşık %50 ye varan oranda böcek ve böcek larvaları tüketirler. Evcil bakımlarında da bu gıdayı en azından, piyasada hazır satılan yemler şeklinde almalarını sağlamak gerekir.

Kısaca türlerin tarifi:

- Platycercus eximius

Boy: yaklaşık 32 cm civarında erkleri dişileri biraz daha ufak olur.
Renk: kafa, boyun ve göğüs tüyleri kırmızıdır. Yanakta, belirgin, beyaz benleri vardır. Alt gövde yeşilimsi-sarı tondadır, sırt tüyleri siyah ve üstü yeşilimsi sarı pullu görünümdedir, kuyruk sokumu kısmında da yine sarımsı-yeşil tonda tüyleri vardır. Kanat tüyleri ve kuyruk tüyleri mavi renktedir, kuyruk altını örten tüyleri ise kırmızı tondadır.
Dişilerde de renk dağılımı aynı şekildedir. Fakat dişi olanlarda, beden kısmı erkeğe göre daha minyon durur ayrıca yine kafa ve gaga kısmı da erkek kuşa kıyasla daha ufak olur. Dişilerin yanağında ki beyaz renk ise erkekte ki gibi tam beyaz olmaz daha az belirgin bir beyaz tonda olur.

- Platycercus elegans

Boy: yaklaşık 33-36cm civarında
Renk: belirgin ve canlı kırmızı (scharlach kırmızısı) ana rengidir, kuyruk tüyleri, yanak benleri ve kanat tüyleri ağırlıkla mavi tondadır. Sırt tüyleri siyah ve üstü kırmızı pullu olur. Güçlü bir gaga ve kafa yapısı vardır.
Dişilerde aynı renklere sahiptirler fakat kafa ve gaga yapıları daha narin ve ufaktır.

- Platycercus flaveolus

Boy: yaklaşık 34 cm civarında
Renk: ana renkleri sarıdır. Yanak benleri, kanat tüyleri ve kuyruk üstü tüyleri mavi tondadır, kafa üstü (alın bölgesi) kırmızı ve sırt tüyleri siyah üstü açık sarı pullu görünümdedir.
Dişilerde renkler erkeklere göre daha soluk ve cansız görünümdedir. Ayrıca gaga ve kafa şekilleri erkeklere kıyasla daha ufak olur.

- Platycercus icterotis

Boy: yaklaşık 28cm civarında
Erkeklerde kafa kısmı ve gövde altı tüyleri kırmızı, yanak benleri koyu sarı renktedir. Sırt tüyleri siyah üstünde yeşil tonda, pullu görünümdedir.
Dişilerde ise kafa kısmında alın bölgesinde ki tüyler kırmızı olur, kafa ve alt gövde kısmı kırmızı, yeşil tonların karışımı şeklindedir.

- Platycercus adeleidae

Boy: yaklaşık 35cm civarında
Renk: gövde alt kısmı kırmızı (hyazinth kırmızısı) karın bölgesinde ki kırmızı ton daha açık ve sarımsı tonları karışmış gibi. Yanak benleri mavi renktedir. Sırt tüyleri sarı tonda pullu.
Dişilerde aynı tonlarda, fakat kafa ve gaga şekli daha ufak olur.

- Platycercus venustus

Boy: Yaklaşık 29cm civarında
Renk: kafa kısmı siyah ve yanak beni beyaz (alt kenar kısımda mavi renkte) renktedir. Sırt tüyleri siyah üstü sarı pullu görünümdedir. Kuyruk tüyleri kırmızı alt kısmı mavi tondadır.
Dişilerde ki fark ise; kafa kısmında ki tüylerin daha mat siyah tonda olmasıdır.

- Platycercus caledonicus

Boy: yaklaşık 36cm civarında
Renk: kafasında ki tüyler sarı, alın kısmı tüyleri kırmızı, kanat tüyleri ve yanak beni mavi renktedir. Kuyruk sokumuna doğru olan tüyleri ise yeşil renktedir.
Dişilerde alın kısmında ki kırmızı bölüm erkeğe kıyasla daha dar olur, kafa yapısı daha ufaktır. Gövde alt kısımda ki tüylerinin rengi de erkeklere kıyasla daha açık tonlarda olur.

- Platycercus adscitus

Boy: yaklaşık 33cm civarında
Renk: kafa kısmında tüyleri sarı, yanak benleri beyazımsı tonda, sırt kısmında tüyler siyah üstü altın sarısı tonda pullu görünümdedir. Alt gövde kısmı mavi ve kuyruk sokumuna doğru olan tüyleri ise mavimsi tondadır.
Dişilerinde renkleri aynı tonlardadır fakat genel olarak ebatları erkeğe göre daha minyon ve narin olur, kafa kısımları daha ufak durur. Renkleri de erkeklerde ki gibi parlak değil daha mattır.

Lori Papağanı

Lori Papağanı

 Alt türleri:
-Lorius garrullus flavopalliatus ( Yellow-backed lorry )
-Lorius garrullus morotaianus ( Morotai Yellow-backed lorry )

Yaşam alanı;

Molukkan ve Endonezya adalarıdır (Halmahera, Weda, Batjan, Obi Morotai ve Raou).

 

Bu türe yeni yeşermekte olan hindistancevizi palmiyelerinde ve ekim alanlarında, bölge olarak her türlü ormanlık alanda, meyve ekim yerlerinde, bahçe ve parklarda rastlanabilir. Ayrıca sahil kenarlarında da bulunurlar.
Eşli ve küçük gruplar halinde bir arada barınan, bir ağaçta diğerine yüksek sesler çıkarıp uçan gayet, hareketli kuşlardır.

Genel tanımı;

Yaklaşık 30 cm ebatları olan bu türü, başka bir lori türü ile karıştırmak pek mümkün değildir Ana rengi kırmızı ve yeşil tonlarından oluşur. Kafasındaki, göğüs bölgesinde ki ve karın kısmındaki tüyler parlak bir kırmızı tondadır. Üst kanatlarında sarı tonlar vardır. Alta doğru indiğinde bunlar koyuya yakın yeşil tonda olur. Baldırlarındaki tüyler ve sırt tüyleri de, koyuya yakın bir yeşil tondadır. Gaga rengi kavun içi olur ve göz rengi de sarıdan kavun içine dönen bir tondadır.
Aslında dişi ve erkeği dış görünüşten ayırmak mümkün değildir. Göz çevresindeki çıplak beyaz bölge için dişilerde elips şeklinde, erkeklerde ise tam yuvarlak olur denilir. Bir de kanat başlarında olan o sarı ufak tüy kısmının dişilerde daha çok yeşil tonla nerdeyse belirgin olmayacak şekilde kapatıldığı söylenir.
Yavru ve genç olanları ise daha mat olan tüy renklerinden ve kahverengine yakın tonda olan gaga renginden ayırmak mümkündür.

Beslenme şekli;

Genelde olarak diğer lorilerde olduğu gibi çiçeklerin bu tür için özellikle hindistancevizi bitkisinin polenlerinden, meyve özleri (meyve nektarı) ve sulu yumuşak meyvelerden oluşur. Bunun yanı sıra çok az miktarda ufak böcek türlerinden de tükettikleri belirtilmiştir.

Üremesi;

Üreme tarihleri ile ilgili elde kesin bir bilgi yoktur. Yuvalarını ağaç kovuklarındaki oyuklarda bazen de en yüksek ağaç tepelerinde yaptıkları bilinir. Kuluçkalarında bir defada en fazla 2 adet yumurta olur ve kuluçka süreleri 26 – 28 gün civarındadır. Yavruların tüylenmesi ve uçmaya başlaması ise 9 – 10 hafta içinde gerçekleşir. Bunu takip eden 3 hafta daha anne ve babaları tarafından beslenirler.
İlk evcildeki üretimleri 1913 de İngiltere’de yapılmıştır. Bunların bakım ve üretimi, Loro Parque’de ve de alt türleri dahil olarak uzun yıllardır başarıyla yapılmaktadır. Aslında başta sadece bir türünde başarı sağlanmış, fakat 2001 yılında bahsi geçen parkın yönetimine elen bay Reinschmidt’in bıkmadan ve yılmadan uğraş vermesi sonunda Lorius garrullus morotaianus türü de üretilebilmiştir.

Evcil olarak tercih edilen bir lori türüdür. Bunun nedeni de eşleştirip üretilmesinin artık kolay olmasıdır. Bunun yanı sıra çok iyi olan konuşma ve taklit yetenekleridir. Gayet sevimli cana yakın ve meraklı olurlar. Ayrıca aşırı hareketli papağanlardır. Yalnız çok gürültücü bir türdür. Bu gürültü yapma özellikleri zaten doğalarında olduğundan bunu alırken başta düşünmek gerekir. Bu durum sonradan geçebilecek bir özellik değildir.

Kakadu Papağanı

Kakadu Papağanı

Yaşam alanları;

Ana bölgesi Tanibar-adaları (Yamdena ve Larat adaları) olan bu tür, Endonezya’daki Kai Archipele de götürmüşlerdir. Ormanlarda ve orman kenarlarında yerleşik oldukları gibi sosyal yoğunluk olan yaşam alanlarında da görülürler.

 

Genel tanımı;

Yaklaşık 32 cm civarında olan bu kakadular, en küçük türler arasında sayılmaktadır. Tüylerinin rengi kar beyazdır. Kafa üstündeki tüyler ise, hafif somon rengindedir. Yavru ve genç kuşlarda bu somon rengi belirgin değildir. Tüylerin kulak kapakları denilen kısım, kanat altları ve kuyruk bölgesi ise sarı ,ve burun (gaga)üstünde olan kısım ise pembemsi bir tondadır. Gaga rengi daha çok açık-gri (beyaz-gri) dir.
Ayak renkleri gri olur. Erkeklerde ve daha yavru ve genç olanlarda göz rengi koyu-kahverengidir ama dişilerde ise bu göz rengi kızıl-kahverenginde olur. Göz etraflarında ise beyaz bir halka vardır.

Beslenme şekli;

Doğal ortamlarında, fazla besin kaynakları yoktur. En çok bilinen özellikle mısır ekim alanlarına dalıp bunları talan ettikleridir.
Evcil bakımda ise tohum ve çekirdeklerden oluşan karışımların yanı sıra, kabuklu pirinç, haşlanmış mısır bol miktarda taze meyve ve sebzeler, ayrıca üzerinde çiçekleri ve tomurcukları olan taze ağaç dallarından ve üzümler verilmelidir. Düzenli olarak da vitamin ve minerallerden almaları gerekir.

Üreme şekli;

Doğal yaşam alanlarında yuvalarını ağaç kovuklarına yaptıkları ve tüm yıl eşleştikleri bilinir. Genelde kuluçkaları en fazla 2 yumurtadan oluşur.
Evcil üretimde ise eşleşme ve üreme dönemleri daha çok Mayıs aylarında başlar ve kuluçkaları 2- 4 yumurta arasında olur. Kuluçka süresi yaklaşık 28 gündür ama sıkça olan bir durumda yumurtaların döllenmemiş (boş) olmasıdır.
Yavrular 8. hafta sonunda yuvadan uçacak düzeye gelirler. Evcilde üretileceklerse burada dikkat edilmesi gereken, uygun bir salmanın en az 4 x 1,5 x 2 m ebatlarında olması ve kuvvetli gagalarına dayanıklı tel örgü ile çevrilmesidir. Yuvalığı salma içinde en karanlık ve kuytu köşeye koymak gerekir ve uygun yuvalık ebatları da yaklaşık olarak 25 x 25 x 40 cm boyutlarında olmalıdır.
Kuluçka döneminde dıştan gelecek rahatsızlıklara karşı agresif olabilirler.Mümkün olduğunca sakin bir kuluçka geçirmeleri sağlanmalıdır.

Evcil olarak bakımları;

Yavru yada genç olarak alınmaları tavsiye edilir. Genelde alıştıklarında çok sıcakkanlı bir türdür. Sahiplerine güveni geldiğinde çok aktif ve hareketli olurlar ama bunun yanı sıra çokta gürültücü olabilirler. Eğer eğitilirlerse çok güzel taklit yapabilme (değişik ses ve efektleri) yeteneklerinin yanı sıra kelime de öğrenirler.

Hastalık;

Bu türde olan bir sorun da, kısa adı PBFD (Psittacine Beak and Feather Disease) olan bulaşıcı virüse yakalanma risklerinin olmasıdır. Bu virüse yakalanmış bir papağanı tüy oluşumunda ki genel bozukluktan ilk anda fark edersiniz. Bunu takip eden diğer belirtiler ise; tüylerde kırılmalar, gaga ve tırnaklarda deformasyonlar, kafa üstünde ve gövde de bölgelerde açılmalar (tüysüz bölgeler), iştahsızlık ve ishaldir. Zaten bu virüse yakalanmış bir papağan en geç 6 ila 12 ay içinde ölür.

Eklektus Papağanı

Eklektus Papağanı

Genel bilgiler:

Bu güzel papağan türü Güneypasifik bölgesinden gelmektedir.
Bilimsel literatür de yazar göre değişen şekilde bu guruba ait 9 bazen de 10 alt tür sayılır. Bu papağanların dış ülkelere yapılan ihracatı sonucu, maalesef bazı üreticiler alt türleri kendi içinde eşleştirip melezler (Hybride) elde etmişlerdir.
Eclectuslar genel olarak 29cm - 40cm arasında kısa kuyruklu, güçlü beden yapısına sahip ve yaklaşık ağırlıkları 450gr bulan papağanlardır. Kanatlarını açtıklarında mesafeleri 70cm civarında olduğu için barındıkları iç alanların geniş olması gerekir. Erişkinlik dönemine (eşleşebilme dönemi) yaklaşık olarak 3 yaşına geldiklerinde girerler.

Eklektusların erkek ve dişisinin aynı türe ait iki farklı cins olduğunu araştırmacıların keşfetmesi epeyi sürmüştür. Bu türde ana tür ve alt türler arasında renkler çok ufak farklarla değişim gösterir. Dişi ve erkek papağan arasında (Dimorphismus, Sexualdimorphismus) ise, çoğu zaman 2 farklı tür şeklinde algılamalara yol açacak renk farkları vardır. Dişilerde ana renk çok koyu göz alıcı kırmızı tonlarda olurken erkek kuşların ana renk tüyeri yeşilin tonlarında değişim gösterir. Gagaları kuvvetlidir, üst kısım portakal-kırmızı, ucu sarı tonda ve alt gaga siyah renkte olur. Göz renkleri de (türe göre) kırmızı, portakal-kırmızı tonda ya da kahve-kızıl tonda olur. Dişi kuşların gaga rengi de erkekten farklı olarak siyah tonda ve göz rengi de genelde beyaza yakın - sarımsı tonlarda olur.

Eklektusların tüy yapısının en belirgin özelliği bizde olan saç yapısına benzerlik göstermesi ve bu sebepten dolayı da tüm papağanlar arasında tek olmasıdır. Dişi kuşlarda yapılan araştırmalar sonucu tahmin edilen, yaşam alanını sahiplenmede daha baskın oldukları ve eşleşme dönemi dışında da erkek kuşa karşı çokta sempatik yaklaşmadıklarıdır.
Eklektusların diğer papağanlara göre bir farkı da tüy yapılarında toz bezeleri yerine yağ bezelerinin olmasıdır. Eklektuslarda diğer papağanlarda bilinen beyaz toz, kepeklenme yoktur. Eklektuslar bu yağ bezeleri ile temizlik esnasında tüylerini parlatırlar ve buda parlak ve canlı görünmelerini sağlar.

Sınıf: Kuşlar-papağanlar (Psittaciformes)
Aile: Psittacidae (gerçek papağanlar)
Alt aile: Psittaculidae
Tür: Eclectus roratus

Alt türleri:

1- Eklektus roratus roratus (nominat form– ana tür -P.L.S. Müler-)
2- Eklektus roratus polychloros ( Scopoli 1786)
3- Eklektus roratus salomonensis (Rothschild und Hartert 1901)
4- Eklektus roratus aruensis (G.R. Gray 1858)
5- Eklektus roratus biaki (Hartert 1932)
6- Eklektus roratus cornelia (Bonaparte 1850)
7- Eklektus roratus macgillivrayi (Matthews 1913)
8- Eklektus roratus riedeli (A.B. Meyer 1882)
9- Eklektus roratus vosmaeri (Rothschild 1922)
10- Eklektus roratus westermani (Bonaparte 1850)

Yaşam alanları:

Doğal yaşam alanları, Avustralya’nın kuzey-doğusunda kalan yağmur ormanlarında, Salomon, Molukken ve komşu adalarda birde Yeni Gine’dir. Ufak bir nüfus ise Avustralya’da Cape York bölgesinde yaşar.
Genel olarak doğal yaşam alanı seçimleri iç kısımlarda kalan yağmur ve Mangrov ormanlarıdır.

Türlerin kısaca barındıkları doğal yaşam alanları şu şekilde sıralanabilir:

1-Eklektus roratus roratus (nominat form– ana tür -P.L.S. Müler 1776-)
Kökeni Molukken bölgesinin orta ve güney kısımlarında daha doğrusu
Buru ve Ceram adalarından gelmektedirler. Yeni Gine’nin batısında
Kalan bölgede. Gorong adasına ise daha sonrasında getirilmişlerdir.
Saparua ve Haruku adalarında bu türün temsilcileri artık kalmamıştır,
Nesli tükenmiştir.
2- Eklektus roratus polychloros ( Scopoli 1786)
Bu alt tür Yeni Gine kökenlidir. Waigeo, Batanta, Salawatis ve Misools
Adalarını da kapsayacak şekilde, batı Papua adaları. Kıyılara yakın adalar ve
Kai. Koror ve Pasifik (Palau) grubunda ki küçük adalara daha sonra
Getirilmişlerdir.
3- Eklektus roratus salomonensis (Rothschild und Hartert 1901)
Bismarckarchipel Yeni Britanya, Wuti adaları, Wuti Lolobau, Wuti Wotam
Faust van York, New Irland, New Hanford, Tabar, Lihir, Tangave Feni.
Solomon adaları, Buku ve Bougainville’in doğusuna doğru ve
St. Cristobal.
4- Eklektus roratus aruensis (G.R. Gray 1858)
Aru adaları.
5- Eclectus roratus biaki (Hartert 1932)
Kökeni Geelvink koyu adalarından (Numfor, Biak, Yapen ve Mios Num)
Gelmektedir.
6- Eklektus roratus cornelia (Bonaparte 1850)
Kökeni; Hindistan’a bağlı küçük Sunda adalarından biri olan Sumba
Adasından gelmektedir.
7- Eklektus roratus macgillivrayi (Matthews 1913)
Kökeni Avustralya, Cape-York yarımadasının kuzey ve doğu
Bölgesindendir.
8- Eklektus roratus riedeli (A.B. Meyer 1882)
Kökeni Hindistan’da Tanimbar adasıdır.
9-Eklektus roratus vosmaeri (Rothschild 1922)
Molukken merkezinde ve kuzeyindeki adalarda.
Hindistan ve ayrıca Halmahera, Morotai, Batjan, Obi, Damar,
Mare ve Kayao adalarında. Ternate und Tidore adalarında ise bu
Türün neslinin tükendiği varsayılmakta.
10- Eklektus roratus westermani (Bonaparte 1850)
Kökenleri maalesef bilinmiyor.
Bu alt türle ilgili konular maalesef daha henüz netleştirilmemiştir.
Bu türe ait olduğu söylenilen 11 adet (6 dişi ve 5 erkek kuş)müze
Numunesi vardır. Bu numunelerde zaten esaret altında olanlardan
Alınmıştır ve asıl kökenleri tespit edilememiştir. Bazı araştırmacı-
Yazarların tahminine göre ufak ebatlarına ve renklerine bakıldığında
Bunlar, bir alt türden çok 2 alt türün eşleşmesinden olan melezlerdir.
(Eclectus r. vosmaeri ile Eclectus r. roratus veya Eclectus r. riedeli
İle eşleşmiş olmaları her ne kadar netleştirilememişse de düşünülmüş.)

Doğal yaşamda davranış şekilleri:

Üreme sezonları dışında genelde tekli ya da ufak aile gurupları halinde yaşarlar. Onları kalabalık sürü içinde görmek genelde çok nadir olan bir durumdur. New-Irland da toplu halde 30 adet, Avustralya da ise zaman-zaman yemlenilen ve uyudukları ağaçlarda 80 adet kuş dikkat çeken seslenişleri sayesinde bir arada görülmüştür. Sesleri sert ve gıcırtılıdır. “Krraatch-krraak” diye bir ton 3 veya 4 kere tekrarlanır. Yemlenirken de 2 heceli “tschu-wi-tschu-wi” sesi çıkarırlar. Erkek kuşların ise kendilerine has “tschii-ong” şeklinde bir seslenişi vardır. Zaten onları belirlemek ve tanımak bu dikkat çeken seslenişleri sayesinde kolay olmuştur.
Daha çok eşli olarak uçarken ya da erkeleri tek başına açıklıkta kalan ağaç dallarında otururken ve türdeşlerine seslenirken görülürler.

Dişi olanlar ise daha çok ağaçlık bölgenin iç kısımlarında, sessiz bir şekilde otururlar. Onları fark etmek ise Kırmızımsı- mavi tonda ki renkleri nedeniyle daha zordur. Renkleri iç ağaçlık bölgelerde onlara ideal gizlenme sağlar.
Eşler birbirinden genelde birkaç metre mesafeli olarak değişik dallarda oturur hatta bazen de başka-başka ağaçlarda dururlar.
Eşli olarak veya ufak guruplar halinde sabahın erken saatlerinde yem arayışı için ana uyuma (bölgelerini) ağaçlarını terk edip orman içlerine palmiye alanlarına uçarlar. Ürkek ama uyanık, dikkatli olan kuşlardır.
Ürkütüldükleri zaman yüksek bir seste bağırarak ve terk edecekleri bölge üzerinde önce bir tur atarak kaçarlar. Ana uyuma (barınma) bölgelerine (ağaçlarına) genelde saat 16.00 veya 18.00 civarında dönmüş olurlar.
Guruba yeni katılacak olanları önce değişik tonlarda seslerle selamlarlar.
Uçuşları güçlü ama yavaş olur. Aralarda sıkça kanat çırpmaları ve atılımları ile bilinirler. Yemlenme alanlarına uçuşları ağaç tepeleri üzerinden, palmiyeliklerde ve açık alanlarda ise daha çok alçaktan ve zeminden en fazla 1-2metre yukarıda kalacak şekildedir. Dişiler çoğu zaman erkeklerin arkasında uçar.

Doğal ortamlarında beslenme şekilleri:

Meyveler (muz, papaya, erik, yöresel tropik olanlar), böğürtlengiller, cevizgiller, tomurcuklar, goncalar, Meyve özleri – nektar, Çiçekler ve tohumlar ana beslenme şekillerini oluşturur. Fırsat buldukça da mısır tarlarını veya muz ekim alanlarını talan ederler.
Yeni Gine de 30-35mt yüksekteki ağaçlarda, adalarda ise daha alçak olan ağaçlar, meyve ağaçları ve Hindistan cevizi ağaçlarında 8ekim alanlarında) yemlenirler.

Doğal ortamda üremeleri:

Üreme dönemleri ve dürtüleri daha çok bulundukları bölgede iklime bağlı olarak değişir.
Yeni Gine de; Genelde tüm yılı kapsayacak şekilde üredikleri varsayılıyor.
Yeni-Britanya (New Britain Hawk Owl) da ocak ayında, Bougainville ve Salomon adalarında eylül – ekim ve nisan – ağustos arasında, Aru adalarında ocak – ağustos arasında ve Avustralya da ekim – ocak arası ürerler.
Yuvalarını sıklıkla yüksek ve kurumuş (ölü) ağaçların içine ya da orman kenarında veya tek başına duran palmiyelerde yaparlar. Kural olarak genelde 14mt ila 25mt arası yükseklikleri tercih ederler. Yuvaların giriş çapları 25cm – 30cm arasında olur ve iç derinlik 30cm ile 6mt arasında değişir.
Kuluçkalarında genelde 1 ila 3 arasında yumurtaları olur ama çoğunlukla da sayı 2 yumurtayı pek geçmez. Dişi kuş yumurtalarını yuva içinde önceden hazırladıkları ve ufak ağaç parçalarından oluşan bölüme bırakır. Eşleşme dönemi esnasında dişiler pasif kalırlar ve yere yapışık gövdeleri ile erkek kuşa kur yaparlar. Bu kur daha çok gövdeyi yere yapıştırıp gagayı hafif açarak ve yüksek seste olmayan tonlarla, kısmen de erkek kuşu takip ederek yem dilenme şeklinde olur. Erkek kuşun bu kura karşılığı; kafayı eğip kanatlarını açarak, kısa geri zıplamalar tekrar yanaşmalar ve kanatları hafif yana doğru açık vaziyete dişinin önüne geçip oturarak olur. Göz irisleri bu esnada daralıp genişlerken kafasını da ileri geri şeklinde bir hareketle sallar aynı anda da gövdesinin ağırlığını bir ayaktan diğerine geçirir. Sonuç itibari ile aşırı görünen hareketlerle kursaktan yem kusarak dişiyi beslemeye başlar. Kafasını dışının boynuna yaslar ve bu esnada hızlı şekilde bir seri yüksek tonda seslerle öter. Yeniden kanatlarını da hafif açarak yana zıplar. Bu kur aşaması dişi ve erkek arasında birçok kere tekrarlanır ve bunun neticesinde eşleşme gerçekleşir. Eşleşme sonucu aralarında kısa bir kavga varmış gibi davranırlar. Dişi hemen kurmuş oldukları yuvaya girerken, erkek kuş dışarıda tüylerini derinlemesine temizlemeye başlar. Eşleşme sonucunda yaklaşık 14 – 21 gün sonra ilk yumurta gelir ve bunu takip eden 2 gün sonrası da 2. yumurta gelir.
İlk yumurtayı bıraktıktan sonra dişi tek başına kuluçkaya yatmaya başlar. Dişi kuş yuvayı gün içinde en fazla sadece 1–2 kere dışkılamak ve su içmek için terk eder. Erkek kuş ise bu süreçte yuvanın dışında yakın bir yerde bekler ve dişiyi seslendiğinde yuva ağzından yemleyerek destekler.

Bir incelemeye göre de dişi yemlenmek için kısa süreli yuvadan çıkıp en yakın dala geçer ve erkek tarafından beslenip yeniden yuvaya döner.
Yumurtalarının çapı: 40,2mm x 31,0mm civarındadır.
Kuluçka süresi yaklaşık olarak 28 – 30 gün arasında sürer. Yavrular yumurtadan çıktıktan sonra ancak erkek kuş yeniden yuvaya girme, kalma ve dişiye yavru bakımında yardım etme iznine sahip olur.
Yumurtadan çıkan yavruları ten renginde üzerleri siyaha yakın grimsi tüycükler kaplıdır gagaları da sarı tonda olur ve ancak 1 yıl sonra koyu rengini alır. Yavruların bağımsız olarak uçmaya başlamaları yaklaşık 70 – 80 gün sonra olur bu süreden sonrada hemen yuvayı terk etmez bir süre daha anne ve babaya bağımlı yaşarlar. Yavruların yuvadan ayrılmasının arkasından genelde dışı kuşta yavrularına karşı bir saldırganlık başlar.
Kuluçka dönemi ve yavru bakım döneminde de eclectuslar çevreden gelecek rahatsızlıklara karşı çok duyarlıdır.

Evcil olarak bakımları:

Eclectus almaya karar vermeden önce, ilk yapmanız gereken bu konuda uzman ve bu papağan türü hakkında (bakmış, beslemiş ve barındırmış olması şartı ile) bilgili birilerinden tavsiye almanız olacaktır.
Diğer papağan türleri ile kıyaslandıklarında söylemeliyiz ki gayet sevimli evciller olacak kapasiteye sahip mükemmel canlılardır Eklektuslar .
Onlara bakacaksanız eğer dikkat edilmesi gereken en önemli konu kafes içi alandır zira kanat açma mesafesi geniş olan bu papağanların rahat edebilecekleri kadar geniş bir kafese daha doğrusu salmaya ihtiyacı olacaktır. Şayet salam dışında kafes içinde bakılacaklarsa ve başka seçenek yoksa gün içinde mutlaka belli bir süreyi kafesin dışında geçirmeleri ve hareket edebilecek, uçabilecek( kafes dışı) alana sahip olmaları sağlanmalı.
Karekter yapıları genelde sakin olan eclectusların sesleri de diğer iri türlerle kıyaslandığında rahatsız edici değildir. Fakat onlarda özellikle akşam saatlerinde ve istedikleri zaman gayet yüksek volümde bağırabilirler bu nedenle Eklektus alacaksanız bu seslere sorun çıkarmayacak komşularınızın olmasına dikkat etmelisiniz. Uçamadan çok tırmanmayı seven ve kemirme güdüleri diğer türlere kıyasla daha az olan papağanlardır Eklektuslar. Kemirme dürtüleri her ne kadar azdır dense bile onlarında her gün mutlaka taze kemirme dallarına ihtiyaçları olacaktır.
Genel yapıları itibari ile meraklı ve inceleyen bir türdürler. Etraflarında olan bitene karşı ilgili ve dikkatli olurlar. Gayet aktif ve cana yakındırlar. Üzerine düşüldüğünde ve doğru şekilde eğitildiğinde eğer ki bu eğitimi alacak yaştaysalar çok güzel konuşan türlerdir. Konuşmayı öğretmek isterseniz onlarla düzenli zaman geçirmeli, sabırlı olmalı ve sağlıklarına özen göstermelisiniz.
Konuşma öğrenme kabiliyetlerinin yanı sıra çevreden sıkça duydukları sesleri kısa sürede taklit etme yetenekleri de vardır. Eğitimlerinde istenirse (öğretilirse eğer) birçok komutu öğrenip, tekrarlandığında kolayca uygulayacak yapıdadırlar. Eklektusları dar alanda tutuğunuzda aşırı mutsuz olacakları bilmeniz gerekir daha çok eşli ve/ veya birkaç çift geniş salmada bir arada tutulursa daha sağlıklı ve hareketli olurlar. Üretimden alınmış, elde yetiştirilmişler genelde eğitime ve insana alışmaya daha yatkın olurken kaçak yolla yakalanmışlarda belli sorunları yaşamak doğaldır. Bunların genelde alışma süreleri çok zor olur.

Eklektuslar alışkanlıklarının değişmesinden, bölgelerinin değişmesinden hatta alıştıkları gıdanın değişmesinden hoşlanmayan ve yeni gelen duruma kolay uyum sağlayamayan yapıya sahiptirler.
Banyo yapmayı, yağmurda (veya spreyle) ıslanmayı çok severler. Bu türün erkekleri daha sakin olurken dişileri özellikle de eşleşme ve kuluçka dönemlerinde saldırgan olur.
Isıya duyarlı türler oldukları için bulundukları ortamda ısı düzeyi mutlaka 15C üstünde olmalı özellikle kış aylarında eğer salmada bakılıyorsa içi ısıtılabilen ve iyi izole edilmiş bir sistemle hazırlanmış salmada barındırılmaları gerekir.
Hareket ihtiyaçları fazla olduğu için bu türü iç ve dış bölmesi olan ve gün içinde her iki tarafı da kullanıma sunulacak geniş salamlarda (iç salama ebadı yaklaşık 5m uzunluk ve 1 m genişlik gibi) barındırmanız sağlıklıdır.
Eklektuslarda birçok üreticinin veya evcil olarak bakanın aktardığı bir sorun ise tüy yolma eğilimlerinin olmasıdır. Araştırmalara rağmen nedeni tam olarak açıklanamayan ve daha çok psikolojik diye düşünülen tüy yolma eğilimleri vardır. Her ne kadar Eklektuslar eşlerine sadık ve ömür sürecinde tek eşle kalsalar da bazen de eşleri ayırmak gerekebiliyor. Tüy yolma uzun yıllar bir arada barınmış hatta yavruları olmuş eşlerde bile görülebilen bir sorun. Bir anda erkek veya dişi kuş tüylerini yolmaya, koparıp atmaya başlayabiliyor. Sebep olarak tahmin edilen tek konu ise; dar alanda eşlerin uzun süreli bir arada kalmasından oluşan stres. Çoğu bakıcıdan alınan yoruma göre, eşleri ayırıp başka (özellikle kendilerinin seçebileceği) eşlerle bir araya getirmek, bulundukları ortamı değiştirmek tüy yolma sorununa çözüm olmuştur.

Evcil olarak beslenmeleri:

Klasik papağan yemleri (hazır satılan karışık yemler) elbette verilebilir ama bunun oranı diğer bir türe kıyasla Eklektuslarda daha düşük olmalı.
Beslenmelerinde ağırlık çimlenmiş tohumlara, baklagillere (haşlanmış), sebze ve meyvelere verilmeli. Yemlerinde ki betacarotin ve sebze albümini oranı mutlaka yüksek olacak şekilde ayarlanmalı. Doğal ortamlarında beslenme şekilleri tohum ağırlıklı olmadığından bunları ağırlıklı, piyasada satılan klasik papağan karışımları ile beslemek üzücü sonuçlar doğuracaktır. Diğer birçok türe göre eclectusların sindirim kanalı daha uzun olur (sindirim sistemi daha geç işleme girer), kursakları (Proventriculus) daha geniştir ve buna bağlı olan damarda daha uzundur. Bundan dolayı yağ alımlarının sınırlandırılmış olması gerekir. Zira yağ oranı yüksek olan tohum ağırlıklı bir beslenmede, yapıları nedeniyle yağlanmaya ve yağ bezesi (yağ tümörleri) oluşumuna yatkın türlerdirler. Yağ oranı yüksek besinleri onlara tamamen men etmekte doğru değildir. Çünkü bu seferde yağda çözünen A, E ve D vitaminlerinden faydalanamazlar.
Bunların yanı sıra doğal ortamdan toplanacak veya alınacak (ilaçlanmamış ve yol kenarında olmayan) değişik bitkiler, otsularda beslenmelerinde önemli yer tutar. Bunları da vermekte fayda vardır.
Beslenmelerine dikkat edildiği sürece gayet dayanıklı ve kolay hastalanmayan türlerdirler.

Evcil olarak üretilmeleri:

Eklektuslar da genellikle birçok papağan türünde alışıldığı gibi tek eşle bir ömür geçiren türlerdir. Üretimleri doğal yaşam alanları dışında evcil olarak satılmak üzere getirildikleri birçok ülkede başarılı sonuçlar vermiştir.
Eğer üretim düşünüyorsanız dikkat etmeniz gereken en önemli noktalardan birisi; dişiyi erkeğin bulunduğu salmaya sonradan getirmek olmalıdır zira aksi yapıldığında uyumsuzluk ve kavgaların olması ihtimali çok yüksektir.
3–4 yaşına geldiklerinde eşleşmeye ve üremeye hazır olan bu 35cm-40cm arası iri türün kendine has bir eşleşme tarzı vardır (bkz. Doğal ortamda üremesi).
Onlar için uygun olan yuvalık genelde doğal ağaç içine oyulmuş şekilde olandır. İster özel hazırlanmış ister doğal ağaç kullanılmış olsun yuvalık için dikkat edilmesi gereken durum yuva girişinin en az 30cm çapında olması ve iç derinliğin yaklaşık 60cm olmasıdır. Ayrıca üretim döneminde çevreden gelecek her türlü ses ve aşırı hareketliliği de önlemek gerekir zira bu konuda çok hassas türlerdir.
Önemli olan diğer bir konuda yuvalığın bulunduğu yani üretimin yapılacağı ortamda havada ki nem oranının yaklaşık olarak %70 civarında olmasını sağlamaktır. Nem oranı üretimlerinde çok önemli bir noktadır. Eklektus yumurtalarının içinde gelişen yavrular genelde nem oranı yetersiz olduğundan, yumurtayı kırıp çıkamaz ve ölürler.
Eklektusları kuluçka ve yavru bakım döneminde diğer türlerde olduğu gibi özel bir yemle beslemenizde gerekmez. Önemli olan onlara uygun olan yem tarzını (bkz. Evcil olarak beslenmeleri) yeterli miktarda ve değişik menüler şeklinde vermeniz. Kuluçka ve yavru büyütme dönemi beslenmelerinde dikkat etmeniz gereken tek konu yeterli oranda hayvansal gıdanın da menülerine eklenmiş olmasıdır. Bunun için piyasada satılan kurutulmuş karides, yengeç veya böcekli yemler vardır. Bunların yanı sıra klasik olarak bu dönemde verilen yumurta mamasını da vermenizde bir sakınca yoktur.
Bu konulara dikkat edildiğinde sağlıklı Eklektus yavrularınızın olması gayet kolaydır.

Cennet Papağanı

Cennet Papağanı

Latince Adı: Agapornis
Familyası: Psittaciformes (Papağanlar)
Alt Familyası: Psittacinae (Papağangiller)
Yaşam süreleri: 10-15 sene olarak bilinmektedir.

Yaşam Alanları:

Afrika kıtası anavatanlarıdır. Madagaskar’da da oldukça yaygındırlar.

 

(Madagaskar Cumhuriyeti, Afrika’nın doğusunda, Hint Okyanusu’nda yer alan bir ada ülkesidir ve dünyanın 4′üncü büyük adasıdır). Çoğu tür gibi cennet papağanları da, gerek ticaret gerekse göç yoluyla tüm dünyaya yayılmışlardır. Günümüzde Türkiye’de bile vahşi olarak doğada yaşama ayak uydurabildikleri bilinmektedir. Guruplar halinde yaşayan sosyal papağanlardır. Sıcak ve nemli iklimi severler.

Renkleri ve Boyutları:

Ortalama 13-17 cm boyutlarında, 40-45 gr ağırlığındadırlar. Kısa kuyrukludurlar. Bu özellikleri ile çoğu zaman papağan dünyasının en küçük üyeleri olarak adlandırılırlar. Türlerine göre renklerinde farklılık gösterirler. Tüm renkleri canlı ve parlaktır. Çoğunlukla parlak yeşil ağırlıklı renklere sahiptirler.

Bazı Türleri:

Bilinen 9 ana türü vardır.

1.Peach-faced Lovebird, (Agapornis roseicollis ) (Şeftali Yüzlü) : En sık rastlanan cennet papağanı türüdür. Yüz ve kafanın tepe kısmı şeftali rengi, gaga ten rengi, kuyruğun kanatlar arasında kalan kısmı parlak saks mavi, kuyruk tüylerinin en ucu turuncu ve siyah, geri kalan kısımları parlak yeşildir.

2.Masked Lovebird (Agapornis personata) (Maskeli) : Bu tür ilk olarak Tanzanya’nın kuzeydoğu kesimlerinde ortaya çıkmıştır. Kafa ve yüz kısmı koyu ve parlak siyah, göz çevresi beyaz, kanatlar çok koyu yeşil, kanat uçları siyah, boyun kısmı beyaz-sarıdır. Bu tür en küçük cennet papağanı türlerinden biri olarak bilinir. Beslenmesi daha çok taze meyve sebzelere dayalıdır.

3.Fischer’s Lovebird (Agapornis fischeri) (Fischer’s): Doğal yaşam alanları Viktorya Gölü, Tanzanya ve Afrika’dır. Adını 1800’lerin sonunda bu türü keşfeden Almanyalı araştırmacı Gustav Fischer’dan almıştır. Kanatları, sırtı, göğsü parlak yeşil, başın en üst kısmı zeytin yeşili, boyunları altın sarısından turuncuya geçişli renklerde, yüzü ve gagası kırmızı, gözlerinin etrafı ise beyaz halkalıdır. Mavi renkli olanları da vardır. Bunlarda yüz siyaha yakın, boyun beyaz, kanatlar, sırt ve diğer kısımlar ise mavidir.)

4.Nyasa Lovebird (Agapornis lilianae) (bu ismi dünyanın 9. en büyük gölü olan Nyassa (Malawi) gölünden almıştır): Lilian’s Lovebird olarak da bilinmektedirler. Fischer’s ile çok karıştırılmaktadır ama görünüş olarak çok benzemelerine rağmen, bu tür Fischer’s dan daha küçüktür aralarındaki en belirgin fark budur. Nesilleri tükenmektedir, şu an Malawi’deki Liwonde National Park’da koruma altında olan bir türdür.

5.Black-cheeked Lovebird (Agapornis nigrigenis) (Siyah Yanaklı): Yaklaşık 14cm boyutundadır. Yüz ve kafanın üst kısmı koyu kahve-siyah, boyun turuncu, gaga kırmızı, göz çevresi beyaz halkalı geri kalan tüm vücut parlak yeşildir. Afrika kökenlidir ve kurak mevsimde yaklaşık 800’er papağanlı gruplarla göç ederler.

6.Madagascar Lovebird (Agapornis canus) (Adını Madagaskar adasından almıştır): Adından da belli olduğu üzere Madagaskar adası anavatanıdır. Yaklaşık 30-36 gr ağırlıktadırlar. Gagaları diğer cennet türlerine göre daha küçüktür. Grey-headed Lovebird (Gri kafalı) olarak da bilinirler. Kafa, boyun ve yüzleri açık gri tonlarındadır. Vücut ve kanatlar yeşilin tonlarındadır. Kanatları açıkken vücutlarına büyük geliyormuş izlenimi verir.

7.Abyssinian Lovebird (Agapornis taranta) (Adını Habeşistan’dan almıştır): Aynı zamanda Black-winged Lovebird (siyah kanatlı) olarak bilinirler. Cennet papağanları arasında en büyük türdür. Red Faced lovebird ile aynı özellikleri gösterir. Koyu yeşil renktedirler. Dişileri ve erkekleri farklı görünüşlere sahiptirler. Dişilerin yüzleri de tamamen yeşildir, kırmızılık yoktur. Erkek olanların alın kısmı kırmızıdır, kuyruk altındaki tüyleri sarımsı bir şekilde parlar, gözlerinin çevresinde kırmızı halka vardır ve kanatlarının altı siyahtır. Erkek olanlar dişilere göre daha uysal, daha meraklı ve daha cesurdurlar.

8.Red-faced Lovebird (Agapornis pullarius) (Kırmızı Yüzlü): Boyları 15, kuyruk boyları 5 cm kadardır. Tüm vücut parlak yeşil, sadece yüz ve gaga parlak –koyu turuncu, kanat ve kuyruk uçları siyahtır. Genelde 20’li gruplar halinde ormanlarda yaşarlar.

9.Black-collared Lovebird (Agapornis swinderniana) (Siyah Yakalı): Swindern’s Lovebird olarak da bilinirler. Çok sık rastlanan türlerden değildir. Küçük cennet papağanı türlerinden biridir. Ayaklar gri, ense kısmı siyah, tüylerin geneli yeşil, göğüs kahvemsi kırmızı, gaga grimsi siyah, gözün irisi ise sarıdır.

Erkek – Dişi Farkı:

Erkek ve dişi farkı Abyssinian Lovebird dışında görünüşte ayırt edilemeyecek gibidir. Cinsiyetin kesin olarak belirlenmesi DNA testiyle belli olmaktadır. Ancak dişilerin kuyrukları yelpaze gibi açık şekilde, erkeklerinki ise daha düzgün ve uca doğru sivrilir şekildedir. Ayrıca dişi kuşlar tünekte veya ağaç dalında tünemiş durumdayken ayaklarını erkek cennet papağanından daha ayrık tutar.

Bakım:

Oldukça meraklı, sosyal ve gürültücü, uçucu kuşlardır. Günün her saatinde seslerini duymak mümkündür ancak özellikle sabah saatlerinde bu sesler daha da fazladır.

Çok aktif papağanlardır, her daim hareketlidirler. Kafeslerinden çıkarıldıklarında dikkatle takip edilmeleri gerekir çünkü kemirmeyi ve çiğnemeyi severler. Mobilyaları, duvarları, elektrik kablolarını kemirebilirler. Dikkatli olmak gerekir.

Zaman zaman agresif tavırlar sergileyebilirler. Bunun nedeninin çok küçük papağan türleri olmalarına rağmen doğal yaşam alanlarında diğer kuşlarla ve daha büyük papağan cinsleriyle yaptıkları yer veya yiyecek kavgalarını evde de size karşı sürdürüyor olabileceğini savunan bir tez öne sürülmüştür. Bu yiyecek ve yer kavgalarını kazanan tarafın da çoğu zaman cennet papağanları olduğu bilgisini ek olarak vermek isteriz.

Uçucu bir tür oldukları için kafes boyutları kanatlarını açtıkları zaman rahatça hareket edebileceği büyüklükte ve içinde küçük uçuşlar yapmasına olanak verecek derinlikte, köşeli formlarda olmalıdır. Günlük olarak mutlaka birkaç saat kafes dışında olması ve uçarak kanat egzersizleri yapması gerekir. Kanat ayarı bu tür için gerekli değildir, uçamamak cennet papağanının depresyona girmesine sebebiyet verecektir. Cennet papağanınıza kanat ayarı yaptırmayınız. Tüneklerinin ağaç dallarından (Narenciye ağaçları, Dişbudak Ağacı, Manolya, Karaağaç, Okaliptüs, Avustralya Çamı, Dut ağacı) ve farklı kalınlıklarda olması gaga ve tırnaklarını törpüleyip sabit uzunlukta kalması için faydalıdır. (Gagaları oldukça güçlüdür ve tırmanma, yer değiştirme, tohumları kırma gibi hayati işlemlerde gagayı kullandığı için gaga bakımını yapabilmesi hayati önemdedir.)

Doğalarında oldukça geniş gruplar halinde yaşadıkları için genellikle eş olarak beslenmeleri tavsiye edilmektedir. Cennetler çift olduklarında onları evcilleştirmek çok zor birşeydir, çünkü çiftler kendi aralarında anlaşarak hareket ettikleri için size ne kadar ilgilenirseniz ilginin alışmaları çok güçtür, çünkü eş olmuşlardır ve onlar için amaç bir şeyler öğrenmek değil çiftleşmek ve üremektir. Tek olarak alınacaksa mutlaka yakından ilgi ve sevgi gösterilmelidir.
Evcilleştirilmeleri oldukça güçtür, güvenleri zor kazanılır. Ancak tek başına beslenecekse sabır ilk şarttır. Ayrıca erişkin bir cennetin evcilleştirilmesi neredeyse imkansızdır denilebilir. Evcilleştirmek için 50-70 günlük yavrular idealdir. Bunun için iki erişkin cenneti çiftleştirip alınan yavruların evcilleştirilmesi en akla yatkın yoldur. Bir cennetin güvenini kazanana kadar onun izin verdiği bir uzaklıkta kalarak onunla konuşmalı, sevdiği bir yiyeceği (mesela yeşilbiber) ikram etmeli, sıkılmasını önlemek adına ses çıkaran ve renkli oyuncaklarla ilgisini çekmeyi denemelisiniz.

Konuşma özellikleri yok denecek kadar azdır. Konuşsa bile birkaç kelimeden fazla bir şey beklememek gerekir.

Ayrıca diğer tüm türlerde olduğu gibi her gün suyunu, yemlerini ve gerekirse kafesin altını değiştirmek, haftada bir tünekleri, yemlikleri, kafesindeki aksesuar ve oyuncakları ılık sabunlu suyla yıkamak sağlıklı bir cennet papağanı için gereklidir.

Cennet papağanları banyo yapmaktan çok hoşlanırlar. Kafeslerinde özellikle yaz aylarında sürekli bir banyoluk bulunması yararlı olacaktır. Eğer cennet papağanınızı siz su püskürterek yıkayacaksanız dikkat edilmesi gereken nokta burnunun ve kulaklarının ıslanmasını ve kuşun ıslakken uyumasını önlemektir.

Beslenme:

Doğalarında aynı muhabbet kuşları gibi, çiçek ve bitki tohumları, ayçiceği tohumu (bildiğimiz tuzsuz çekirdek) yeşil yapraklı sebzeler, meyveler ile beslenmektedirler. Hazır yem olarak muhabbet kuşu için hazırlanmış paket yemler cennet papağanınız için de uygundur ama sadece hazır yem beslenme için yeterli değildir. Her gün mutlaka taze meyve ve sebze verilerek vitamini bu şekilde almaları sağlanmalıdır. Meyvelerin tümü kabul edilir olmakla birlikte, yüksek su içerikleri nedeniyle isale sebebiyet vermemek için küçük miktarlarda sunulmalıdırlar. Ayrıca meyve çekirdekleri toksik etki yapacağı için mutlaka ayıklanmalıdır. Günlük olarak verilebilecek karışım nijer, akdarı, keten tohumu, yulaf, mevsimine göre elma, muz, portakal, kayısı, şeftali, üzüm şeklinde olabilir.

Sebzelerden yeşil ve kırmızı biber, brokoli, karahindiba, bezelye, kereviz, mısır, taze fasulye verilebilir. Erişkin bir cennet papağanına ek olarak fındık, fıstık (kabuksuz olarak), ceviz, pişmiş tavuk, yağsız ve tuzsuz peynir, yağsız yoğurt, pişmiş yumurta, pirinç, düşük şekerli düşük sodyumlu tahıl gevrekleri ve bunun gibi besinler verilebilir. Daha önce muhabbet kuşu konusunda değindiğimiz gibi toksik etkisi ile ölüme sebebiyet verebilen avokado, çikolata, elma çekirdeği asla verilmemelidir. Yağ ve tuz oranı yüksek besinlerden kesinlikle kaçınılmalıdır.

Ek olarak kafeslerinde mineral takviyesi sağlayıcı gaga taşı (mürekkep balığı kemiği) bulundurmak gereklidir.

Çiftleşme ve Üreme:

Evde üretim için oldukça uygun papağanlardır.

Yavru almak istenildiğinde unutulmaması gereken en önemli husus aynı türleri birbiriyle çiftleştirmektir. Farklı türlerde cennet papağanlarının çiftleşmesinden %90 oranında ya sonuç alınamamakta, ya doğar doğmaz ölen yavrular elde edilmekte ya da sakat yavrular alınmaktadır. Bu hususa özellikle dikkat edilmesi gereklidir.

Erişkin cennet papağanları üreme dönemlerinde her zamankinden daha gürültücü ve sinirli olabilirler. Agresif tavırlar sergileyebilirler.

Üreme dönemlerinde aynı kafes içinde tek çift kuş olması daha uygundur. Yuvalık için uygun boyutlar 20×20x20 cm şeklindedir. Yuvayı cennetler kendileri hazırlayacaktır, siz talaş, kum, gazete kâğıdı vs. gibi maddelerle yuva hazırlamaya kalkışmayınız. Yuvayı hazırlayabilmeleri için kafeste boyasız kâğıt parçaları, kâğıt havlu, dallar, yuva ipi, saman, kuru ot ve banyoluk bulunmalıdır (Banyoluk cennetlerin kâğıt parçalarını ıslatabilmesi için gereklidir. Ayrıca bu dönemde cennetlerin daha çok banyo yapmaya ihtiyaçları vardır). Çiftleşmeye hazır olan çift 4-5 gün içerisinde yuvalarını bu malzemeleri kullanarak hazırlar. Kafes dışında bulunmaya alışık kuşlar olsalar bile bu dönemde kafesin dışına çıkarılmamaları ve kafesin bulundukları odanın en sakin yerine taşınması cennetlerin rahat etmesi açısından uygun olacaktır.

Çiftleşme olduktan sonra dişi cennet 10 gün içinde hepsi birer gün arayla olmak üzere 4-8 yumurta yapar. Kuluçka 22 ila 30 gün kadar sürer. 5-6 günlük yumurta alınıp ışığa tutulduğunda döllenip döllenmediği anlaşılacak durumdadır (kuluçka süresince yumurtalara dokunmak çok doğru değildir ancak döllenip döllenmediğinden şüphe duyuluyorsa bir kaşık yardımıyla yumurta alınıp, kısa süre içinde incelenip tekrar yerine bırakılırsa bir sorun yaşama olasılığı en aza indirilmiş olur). Kuluçka döneminden sonra yavrular yumurta sırasına göre birer gün arayla çıkmaya başlarlar.

Tüysüz olarak yumurtadan çıkan yavrular, anne ve babasının ağızlarında onlar için hazırladığı sindirilmiş yiyeceklerle beslenirler. Bu nedenle kuluçka döneminde ve anne ile baba yavruları beslerken yumurta maması verilmesi faydalı olacaktır. Bu dönemde kafeste yukarıda değinilen taze meyve ve sebzeler günlük yemleri ile birlikte hazır bulundurulmalıdır. Yavrular doğduktan yaklaşık 1,5 ay sonrasına kadar yuvalıkta kalacaklardır. Bu süre içinde yuvalığı temizleme ihtiyacı duyulacaktır. Bunu yaparken yavrulara kesinlikle elle temas edilmemeli, bir kaşık yardımıyla yuvadan çıkarılmalı ve temizlik mümkün olduğunca çabuk halledilip tekrar yerlerine konulmalıdır. Yavruların ellenmemesinin nedeni ebeveynlerin bundan hoşlanmaması ve ellenmiş bir yavruyu yuvadan atabilme olasılıklarının olmasıdır.

Yavrular yuvadan 38-45 gün sonra çıkmaya başlarlar. Yuvadan çıktıklarında tamamen anne babadan bağımsız değildirler. Tamamen bağımsız hareket edebilmeye yuvalıktan çıktıktan yaklaşık 2 hafta sonra başlarlar.

Yavruların beslenmesinde ek olarak meyveli ve sebzeli konserve bebek mamalarını da kullanabilirsiniz. En azından bir yaşına gelene kadar çekirdek verilmemesi uygun olacaktır (çekirdek yavrularda çok daha hassas olan kursağı delerek ölümlere neden olabilir).

Bir cennet papağanının yavru olduğu tüylerinin matlığından ve gagasının siyahlığından anlaşılabilir (yavru cennet papağanlarının gagası erişkinlerininkinin renginde değil, koyu kahve-siyah arasıdır ve büyüdükçe renk açılır). Yavru cennetler çok çabuk büyür kilo alırlar ve de çok kısa bir sürede yetişkin boyutlarına ulaşırlar.
Burada dikkat edilecek husus göğüs kısmının düzgün ve şeklini tam olarak tamamlamış olmasıdır. Omurga kemiği, göğsün merkezinde bulunmalı ama bir çıkıntı veya sertlik oluşturmamalıdır, ayak parmakları belirgin, şekilli ve kuvvetli, nefes alışı yavaş ve düzgün olmalıdır. Aksi bir durum kuşun sağlıksız veya hasta olduğunun göstergesidir.
 
Bugün 39 ziyaretçikişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol